Ralph Stephan Traver Admin
Mesaj Sayısı : 91 Kayıt tarihi : 28/08/09
| Konu: Öğretmen Alımları Ptsi Ağus. 31, 2009 1:48 pm | |
| Dersler:
^^Kahraman Beden Jimnastiği (Sadece 1. sınıflar alır. Hem Kahramanlar, hem yardımcılar alır. Ortak tek derstir.) ^^Kahraman ve Teknoloji Bilgisi (Sadece kahramanlar alır.1. ve 2. sınıflar görür.) ^^Kahraman Destek Eğitimi (Yardımcıların aldığı derstir. 1. ve 2. sınıflar görür.) ^^Savaşma Teknikleri (Uygulamalı derstir. 1, 2 ve 3. sınıflar görür.Kahramanlar görür fakat yardımcılar düelloları izleyebilir. 3. sınıflar isterlerse yanlarına yardımcı seçebilirler.) ( Aglo Basnakarb) ^^Kurtarma Teknikleri (3. sınıf öğrencilerinin aldığı bu ders, uygulamalıdır.Kahramanlar görür.) ^^Teknik Yardım Bilgisi (3. sınıf yardımcılar görür, uygulamalıdır.)
Başvuru Formu Ad: Soyad: İstediği öğretmenlik: Örnek Rp:
En son Ralph Stephan Traver tarafından C.tesi Eyl. 05, 2009 12:13 pm tarihinde değiştirildi, toplamda 1 kere değiştirildi | |
|
Pearl Beth Truepows Öğretmen
Mesaj Sayısı : 8 Kayıt tarihi : 31/08/09
| Konu: Geri: Öğretmen Alımları Ptsi Ağus. 31, 2009 2:24 pm | |
| Ad: Pearl Beth Soyad: Truepows İstediği öğretmenlik: Kahraman Beden Cimnastiği Örnek Rp: - Spoiler:
Her yaylanışımdan sonra yavaşça attığım adım ayağımın altında ezilen çimlerin hışırdamasına neden oluyor. Bu sesi nefes alışımı keserek dinliyorum. Ağırkanlı olduğumdan yorulmamam gerektiği halde ciğerlerimdeki hava bana zor yetiyor. Bununsa tek nedeni etrafımda kullanılan tütün, astımıma yol açan tütün. Ailemden soğumamın nedeni beklide buydu gene de emin olamıyorum. Bazen içinden geleni yapınca insan mutlu olabiliyor bende kendimde olmadığımdan bu aksine işliyor ve kanıma susuyor. Artık bıktım desem de bu halimden memnunum, bu benim farklı olmamı ve insanların arasında kaybolabilmemi sağlıyor. Artık adımlarımı hızlandırıp tatil günümü güzel bir yemekle sonlandırmalıyım. İstediğimi söyleyemem ama karnımdan gelen gurultular doyumsuzluğumu hatırlatıyor bana. Sol elimi karnıma götürüp elimin tersiyle teselli ediyorum kendimi. Bu beni biraz olsun rahatlatıyor ve boşta kalan elimle kafamdaki kasketi düzeltiyorum. Burada muggle kıyafetleriyle gezinmemden iğrenenler var ama bunları seviyorum. Bu yaz sıcağında cübbemi ve pelerinimi giymek çok saçma gibi geliyor bana, zaten her zaman kendimi her zaman rahat hissettiğim şeyleri giymişimdir. Hogwarts’ın bahçesi gerçekten çok büyük ve yer yer dinlenmem için yaslandığım kayalar var. İşte onlardan birinin, sandığım kadarıyla en büyüğünün, toprakla buluştuğu yerdeki aralığa sığınıyorum. Sadece gövdemi sokabiliyorum oraya, uzun bacaklarım dışarıda kalıyor. Yorgunluğum gidermek için kafamı yaşa dayıyorum ve tümsek halindeki toprağın ardından kulelerden birini izliyorum. Gerçekten bu beni ferahlatıyor. Ne kayanın sertliğinin sırtımı acıttığından ne elimin altındaki karıncalardan ne de kafamı koyduğum yerin sertliğinden muzdaripim. Günlerdir bu kadar rahat olmadığım da bariz. İçime bir solukta çektiğim hava yorulan ciğerlerimi rahatlatıyor ve yürümekten uyuşan ayaklarımda böylece dinlenmiş oluyor. Hayatımdan memnunum, ne kadar sorunum olursa olsun. Artık tüm hayıflanmalarımdan kurtuluyorum. Elimle kayaya destek alıp saklandığım yerden biraz olsun dışarıya çıkıyorum ve ayaklarım sayesinde doğrularak biraz geriniyorum. Şimdi Büyük Salon’a gitmeliyim, aslında doyum oranım eskisi gibi değil. Dakikalardır beni uyaran karnım artık pes etmiş durumda. Ama onu daha fazla yormamalıyım. Ayağa kalkıp etrafıma bakınıyorum, havanın kararmasına daha çok var. Etrafımda dönerek bir çember çiziyorum ve her şeyi gözden geçiriyorum. Öncelikle aşağı tarafta kalan Sihirli Yaratıkların Bakımı’nda kullanılan alanını izliyorum ve ona göre bana daha yakın olan kulübeyi süzdükçe aldığım nefesle birlikte ayak parmaklarıma kadar beni rahatlayan havayı daha da hissediyorum. İçimden oraya gitmek geliyor ama kendimi yormak istemiyorum ve gitmemeliyim. Hemen arkama dönüp başımı dikleştiriyor ve elimi çeneme götürüp kuleleri izliyorum. Şimdiye dek fark etmediğim şeyler çoğunlukta ve bu da merakımı artırıyor. Dakikalarca Astronomi Kulesi’nin paralelindeki kuleyi süzüyorum. Üstünde iki kişi var ve oradaki korkuluğa yaslanmış konuşuyorlar. Birisini tanıyorum: Chuck. Yanında kim var bilmiyorum ama onları biraz daha izliyorum. Chuck onunla konuşuyor ve sanki onu azarlıyor. Durduğu yerin etrafında birkaç adım atıyor ve karşısındaki çocuk biraz telaşlanıp buradan da görünen el hareketleriyle gözden kayboluyor. Chuck’ın ne yaptığını çok merak ediyorum ve buradan seslenmek istiyorum. Kendisi en alçak kulede olmasına rağmen beni birkaç profesör görebilir ve istemediğim şeyler olabilir. Birkaç sessiz dakika daha geçiyor, Chuck bu dakikalarda bahçeyi izliyor. İleriyi ve ormanı süzerken beni göremiyor ve daha sonra da önceki çocuk gibi oda oradan ayrılıyor. İkisinin de akşam yemeğine gittiğini sanıyorum. Yanındaki her kimse o öncelikle bir yere uğradı, Chuck ise tam saatinde Büyük Salon’a inmek istiyor. Gene de emin değilim ve içeriye girip onlarla konuşmalıyım.
Ayaklarıma bakıp bağcıklarımın yerinde olup olmadığına bakıyor ve birkaç yavaş adımla kendimi sınıyorum. Annemin doğum günümde hediye ettiği bağcıklar sihirli ve ben farkında olmadan giydiğim muggle ayakkabılarını bazen düğümleyebiliyorlar. Ayakkabılara bir zararları olmamasına rağmen bazen birbirlerine dolanıyor ve yürüyemeyip yere düşmemi sağlıyorlar. Bunlardan kurtulmalıyım ancak daha iyi bir malzemem yok elimde, bunlarla idare edip Noel’de yeni bir şeyler almalıyım diye düşünüyorum. Artık kendimden ve bağcıklarımdan eminim, geniş ve hızlı adımlarla girişe yaklaşıyorum ve giydiğim tişörtü düzeltip Büyük Salon’a giriyorum. Salon her zamanki gibi ihtişamlı ve destansı yemekler beni bekliyor. Etrafıma bakınıp haftada bir yer değiştiren masalardan Gryffindor’un masasının nerede olduğuna bakıyorum ve süzdüğüm üç uzun masanın paralelindeki kızıl-altın sarısı flamalarla süslenmiş masayı fark ediyorum. Salonun en ucundaki masayı süzerken adımlarım yavaşlıyor ve suratıma hafif bir gülümseme yerleştiriyorum. Diğer 1. sınıfların yanına, profesörlerin masasına yakın olan kısma, gidip Chuck’ı arıyorum. Duvar tarafına oturduğunu ve yanında karşısında kimsenin olmadığını fark edip karşısına geçiyorum. Masaya oturduğumda elinde tuttuğu kitapçığa bakmayı sürdürüyor ve önündeki dokunulmamış kabak suyunu fark edip uyarıyorum onu. “Kabak suyunu içmeyecek misin?” Sesim yeterince çatlak ve bu Chuck’ın biraz ürkmesine, kaşlarından birini kaldırmasına neden oluyor. Bana gülümseyip elindekini masanın hizasından yükseltip bana gösteriyor. Onun Sihir Tarihi Profesörü’nün verdiği kitapçığı incelediğini anlıyorum ve önümdeki makarnadan tabağıma biraz koyup mimiklerimle onu neden taşıdığını soruyorum. Ben makarnayı koyup işlemeli çatalımı elime aldığımdan sessizce “Bulduğun oda hakkında hiçbir şey yok Beth.” diyor ve kafasını sallayıp kitapçığı bana doğru uzatıyor tabakların arasından. Onu elimin tersiyle itiyorum ve Baykuşhane’deki konuşmamı ona hatırlatıyorum. Nymph Hala’m onun kimse tarafından ifşa edilmek istenmediğini söylediğini duyunca beni doğruluyor ve beraber kendimize bir gün ayarlıyoruz İhtiyaç Odası’na gitmek için. Salı günü sabah dersimiz olmadığından kahvaltıdan sonra gitmeyi planlıyoruz çünkü İksir’e kadar yaklaşık 2 saatimiz var.
Karnımı doyurduktan sonra diğer Gryffindorlular gibi Ortak Salon’a gidiyoruz. Şişman Kadın portresinden bizi azarlayıp içeriye alıyor ve ikimiz de yatakhanelerimize çıkıyoruz. Kızlar Yatakhanesi bomboş bütün birinci sınıflar aşağıda ve ben bundan çok memnun oluyorum. Hemen perşembe günü Vicky ile yaptığım konuşma geliyor aklıma ve Sovie’nin getirdiği mektuplar. Chuck’ın mektubunu verdiğimi düşünerek kendi mektubumu nereye sakladığımı düşünüyorum. Victoria odaya geldiğinden pencerenin altında oturduğum aklıma geliyor ve hemen oraya gidip etrafa bakıyorum. Kızlardan birisinin koyduğu çantanın altından çıkıyor ezilmiş ve rulo halindeki mektup. Hemen açıp okuyorum ve kimsenin okumadığını umarak kâğıtta bir şeyler arıyorum kendimi bilmeden. Bundan vazgeçip yatağıma gidiyor ve perdeleri çekip yatağa oturuyorum. Mektuptaki her kelimeyi daha da vurgulayarak okuyunca kendimi rahat hissediyorum v. Mick’in el yazısının okunaklı oluşu da beni daha da ferahlatıyor.
“Merhaba Beth. Umarım iyisinizdir. Bu mektubu nasıl yolladığımı eminim merak ediyorsundur. Sovie’yi nasıl bulduğumdan başlamalıyım. Biliyorsun siz gittikten sonra J pek mutlu değil ve buradan ayrılıp her yere gidiyor. Geçenler de gelirken yanında Sovie de vardı. Bu çok şaşırtıcı, onun kadar genç bir baykuş bunu nasıl yapabiliyor? Ne olduğu hakkında bir fikrim yok ama sonuçta ikisi de buraya geldiler. J’in onu Hogwarts yakınlarında bulmasından şüpheleniyorum, belki de Hogsmade’te karşılaştılar ama her ne olmuşsa buluşmuş ve buraya gelmişler. Sovie’yi göndermeden önce bu notları iliştirdim sizin için. Kendinize iyi bakın ve Hogwarts’ın tadını çıkarın. Umarım derslerinizde zorlanmazsınız...”
Mick’in umduğu şeylerin gerçekleşmesi için neler verebileceğimi düşünürken aldığım notlar aklıma geliyor ve biraz moralim bozuluyor. İksir, Uçuş ve Sihir Tarihi’nden aldığım notları düzeltmem gerektiğini düşününce her şey bir kâbusa dönüyor ve iyice karamsarlaşıyorum. Bunu atlatabilmek için gözlerimi ovuşturuyor ve mektubumu yastığımın altına koyuyorum. Elimle karmakarışık saçlarımı düzelterek Ortak Salon’a iniyorum. Şimdi tek umduğum şey satranç oynayabilmek ve aşağı indiğimde Chuck beni masada bekliyor. Hemen yanına gidip satranç tahtasını alacağımı söylüyor ve ağır Büyücü Satranç’ıyla geri masaya dönüyorum. Tahtayı ortamıza yerleştirerek oyuna başlıyoruz ve bir yandan da onu konuşturuyorum. “Kulede kiminleydin Chuck?” diye sorar sormaz yüzünü buruşturup konuşuyor. “Aşağıdaki hareket eden nokta sen miydin?” diyor ve bir kahkaha atıp atını E-8’e sürüyor ve “Daniel ile karşılaştık. Hayıflanıp duruyordu.” diye devam ediyor. Artık sadece oyuna veriyoruz kendimizi ve uykumuz gelene kadar taşlarımız birbirini parçalıyor haince.
Eğer mümkünse Müdür Yardımcısı da olabilirim. | |
|
Ralph Stephan Traver Admin
Mesaj Sayısı : 91 Kayıt tarihi : 28/08/09
| Konu: Geri: Öğretmen Alımları Ptsi Ağus. 31, 2009 2:44 pm | |
| | |
|
Arthur Ullied Öğretmen
Mesaj Sayısı : 15 Kayıt tarihi : 29/08/09
| Konu: Geri: Öğretmen Alımları Salı Eyl. 01, 2009 8:25 am | |
| Ad:Arthur Soyad:Ullied İstediği öğretmenlik:Kurtarma Teknikleri Örnek Rp: - Spoiler:
Karanlık orman buz tutmuş gölün çevresine doğru uzanıp gidiyordu.Ağaçlar rüzgarla dans ederken ölümün sessizliği ormanı sarmıştı.Orman o kadar ısısız,soğuk ve cansızdıki hüzün kelimesi dahi onu tanımlamaya yetmiyordu.Ama yine de bu uzak yabani topraklarda dirençli bir yaşam vardı.
Gölün hemen kıyısındaki ağaçlıklardan "Ahh.."diye bir inleme sesi geldi.Biranda yerdeki sislerin arasından hasar görmüş bir vücud belirdi.Kafasını taşıyamayacak kadar yorgun olan bu kişi birkaç adım attıktan sonra tekrar sislerin arasına yığılı vermişti. O anda görünümleriyle canavardan farksız bir yabani kurt sürüsü donmuş göl boyunca ilerliyordu. Hayvanların sık tüylü postları buz tutmuştu. Solukları havayla karışınca buharlaşıyor, sonra incecik buz taneciklerine dönüşüp tüylerine yapışıyordu.Sislerin arasındaki kişi kurtları farkedince hızlıca toparlanmaya başladı.Acıkmış olan kurtlarda sanki o kişiyi farketmişcesine hırçınlaşmıştı.Yerdeki adam biranda sislerin arasından gözükünce kurtlar ona doğru koşmaya başladı.Herbiri o kadar acıkmış olmalıydıki arazideki hızlarını gözle takip etmek zordu.O anda gölün kıyısındaki kulübenin kapısı açıldı ve dışarıya Arthur çıktı.Arthur sıkı giyinmiş vücuduyla biranda kapının önünde durdu ve elerini yukarıya doğru kaldırdı.Artık gökyüzünde şimşekler çarpmaya başlıyordu.Arthur'un ela gözleri biranda hereketlenmiş bir kara bulut görünümünü aldı.Sonrada havadaki ellerini birleştirerek kurtların koştuğu yere doğru tuttu.Ve o anda oraya doğru hızlıca bir yıldırım düştü.Yıldırımdan korkan kurtlar açlıklarını unutmuşcasına ormanın derinlikleine doğru koşuşturmaya başladılar.Adam hayretler içinde Arthur'a bakıyordu.Arthurun gözleri eski halini alınca havada eski görünümüne bürünmüştü.Arthur koşarak adama doğru geldi ve onu kollarından tutarak hızlıca kulübesine doğru götürmeye başladı.
Biraz acele olduğundan kısa oldu ama beyenmesseniz tekrar yazabilirm. | |
|
Ralph Stephan Traver Admin
Mesaj Sayısı : 91 Kayıt tarihi : 28/08/09
| Konu: Geri: Öğretmen Alımları Salı Eyl. 01, 2009 1:50 pm | |
| Rp güzelde bir anda diye yazılacak biranda değil Alındın... | |
|
Pearl Beth Truepows Öğretmen
Mesaj Sayısı : 8 Kayıt tarihi : 31/08/09
| Konu: Geri: Öğretmen Alımları Salı Eyl. 01, 2009 4:17 pm | |
| Şey konunun ilk mesajına alınan profesörleri yazar mısınız? Bir de benim rütbem verilmemiş de... | |
|
Ricardinho William
Mesaj Sayısı : 3 Kayıt tarihi : 01/09/09
| Konu: Geri: Öğretmen Alımları Salı Eyl. 01, 2009 6:57 pm | |
| Ad: Ricardinho Soyad: William İstediği Öğretmenlik: Savaşma Teknikleri Örnek Rp:
Sonunda beklenen an gelmişti.. Ricardinho için yada herkes için.. Babası ve amcası karşı karşıyaydı..Ricardinho babasının bu noktadan sonra durmayacağını biliyordu.. Zaten durmamalıydı da.. Cezasını fazlasıyla ve acıyla ödemeliydi.. Şimdi sadece amcasının gözlerine bakıyordu ama gülümseyerek , o en iyi dostu Robert'ı Ricardinho'dan almıştı .. Babası da onun ruhunu bedeninden ayıracaktı.. Birde ölüm yiyenlere adaletsiz derlerdi , herşey eşitti.. Hatta amcasının asası bile vardı..Tabi bir zamanlar.. Eee bu alem güçlülerin alemiydi.. Güçsüzlere yer yoktu.. Bütün dimdik durma çabalarına rağmen içinde dışarı taşmak için bekleyen göz yaşları vardı..Ama sebebi amcasına acıması değildi , aksine onun bu hali Ricardinho'yu rahatlatıyor , içindeki ateşi söndürüyordu..Bu yaşların sebebi Robett'tı..Robert ölmüştü , veya kim bilir ne haldeydi? Ama yinede ağlamayacaktı , asla ama asla...Hiç beklemediği anda belki bir kurtuluş belki de bir başlangıç sesi çıktı babasının dudaklarından..
-"AVADA KEDAVRA!!''
Yeşil bir ışık çıktı ve amcasının bedenini sardı.. Bu ışık onun sonu olacaktı peki neden hala mutsuzdu! Çünkü hiç acı bile çektirmemişti bu lanet , Ricardinho'nun içinde kalan son alevi söndüreceğini sandığı sözcükler onun içindeki yangını söndürememişti.. Çünkü o acı çekmemişti , fırsatı olmadan ölmüştü.. Bu lanet tamamiyle zırvalıktı.. Daha düzgün bir lanet keşfedilmeliydi..
Evan babasının yakasına yapıştığında Ricardinho cansız bedene doğru ilerledi ve dizlerinin üzerine oturup amcasının donuk gözlerine baktı.. Hiçbir tepki vermeyen yüzü birden küçük bir gülüşle aydınlandı.. Sanki ruhununun bedeninden daha rahat çıkmasını sağlamak için araladığı dudaklarından birkaç sözcük dökülecekti.. Ama bu mümkün değildi , çünkü gözleri o kadar donuk ve acizdi ki.. Biraz önce abisine zarar veren , kahkahalar atan adam bu değil miydi?Yavaşça amcasının kulağına yaklaştı.. Herşeye rağmen mutlu bir ses tonuyla bunları fısıldadı ;
-"O kadar şanslısın ki.. Arkanda öldüğünde bile bir acı bırakıyorsun.. Acı içinde ölemediğin için ne kadar mutsuz olduğumu , içimde hala bir kin taşıdığımı bilsen.. On kere ölürdün değil mi? .."
Ve başını biraz geri çekip amcasının yüzüne baktı.. Emindi ki Robert şunada olanları bilse çok mutlu olurdu.. Gülümseyerek ayağa kalktı.. Yüzündeki gülümsemede ne mutluluk nede başka bir duygu vardı.. O bir ölüydü ve ölüler daha az zararlıydı.. Ablasının ağlama seslerini ve çığlıklarını izlemedi..Ve hiç dönüp bakmadı.. Şimdi amcasıyla vedalaşma zamanıydı... Son kez o aciz gözlere dikkatle bakıp pencere kenarına yaklaştı.. Sanki gökyüzünde Robert vardı.. Sanki şuanda ensesinde , yanında her yerde o vardı.. Ve o şuan her ne haldeyse çok mutluydu.. Gökyüzüne son bir kez daha bakıp gülümseyerek babasına ve Evan'a döndü..
-"Yapma Evan.. Robert'a olanlar karşısında olanlar karşısında hiçbirşey olmuyor.. Ama soyumuzdaki kirli kan temizlenince kıyamet kopuyor.. "
Bakışlarındaki mutluluk biraz yumuşadı ama içindeki duygular hiç değişmedi.. İçi huzurla dolmuştu sanki..Ama aynı zamanda da hala Robert'ın acısı vardı.. Ricardinho tabi ki bu acıyı yaşayacaktı , ama odasında tek başına.. Ricardinho birden ellerini ay ışığında parlayan saçlarına götürdü.. Simsiyahtı.. Demekki gerçekten huzurluydu ve olması gereken buydu..Başını sertçe kaldırdı ve babasını tepeden tırnağa süzdü ve bakışlarını Evan'ının üzerine dikti..
-"Robert.. ÖLDÜ! .. Evan .. Sana hiçbirşey ifade etmiyor değil mi? Hemde eskiden en çok sevdiğim insan tarafından.. Babamız evde yokken bize sahip çıkan kişi tarafından.. Amcamız tarafından.. "
Sonra babasına ve Evan'a keskin bakışlar attı ve hiçbirşey olmamış gibi sırıtmaya devam etti.. Bu ailede kimse Robert'ı takmıyordu zaten..Ricardinho olmasaydı onun kaybolduğunu kimse bilemezdi.. Eninde sonunda sevse de sevmese de onun en iyi arkadaşıydı.. Arkadaşının katiline şeker ikram edemezdi.. Hem de amcası bu aralar Voldemort ailesinin şanını ve kanını bozacak şeyler yapmaya başlamıştı.. Ama bunlar artık önemli değildi.. Önemli olan bu andı..;
-"Benden üzüntü yada gözyaşı beklemeyim.. Hatta bana duygusuz da demeyim.. Mükemmel bir duygu yaşıyorum ve ÇOK MUTLUYUM! " | |
|